top of page

Sahalarımızın İlk Süper Yıldızı: Toni Schumacher


Türkiye sahalarının gördüğü ilk gerçek süper yıldızdı. Avrupa Şampiyonası’nı kazanmış ve ülkesinde kahraman olmuştu, Dünya Kupası’nda bir skandala imza attı ve herkesin nefretini kazandı. Fenerbahçe formasını giydiği üç yılla burada da gönülleri fethetti.

Battiston Olayı

Yazarlar futbolcunun hayatını anlatırken genelde bir zirve anını başlangıç olarak alırlar. Kaldırılan bir kupa, kazanılan bir şampiyonluk, zaferle biten epik bir maç… Toni Schumacher içinse durum çok farklı. Futbolseverler onu elbet tanıyordu ama 1982 Dünya Kupası yarı finalinde Fransız Patrick Battiston’a diziyle çarpıp çenesini kırdığı anda herkes tarafından tanınır oldu! Oysa o pozisyonda top auta gitmiş, hakem faul bile çalmamıştı. Toni’nin dünyanın nefretini kazanması da o sert girişten ziyade sonradan olanlarla ilgiliydi. Battiston yerde kıvranırken o kalesinden ayrılmamış, olayla ilgisiz tavırlar takınmış, maç sonu kendisine Battiston’un iki dişinin kırıldığını söyleyen muhabirlere “Sorun değil, tel taktırırım dişlerine” yanıtını vermesi tepki çekti. Turnuvadan sonra Fransa’da Hitler ve Mussolini’yi bile geçerek “En nefret edilen kişiler” sıralamasında 1 numaraya çıkmıştı.

Açılmasaydım Çıldırırdım!

Aslında Schumacher’in o onlarda kalesinin direklerine sığınması çok şaşırtıcı. Zira Alman eldiven sık sık kalesinden fırlaması ve ceza sahası dışına çıkmasıyla ünlüydü. Ama o gün ve o olayların sıkıntısıyla yerinden kıpırdayamamıştı. Sonrasında bu tavrını “Yanına gitmek istiyordum ama Tigana’nın küfür ve tehditlerini duyunca gidersem kavga çıkacak diye düşünerek vazgeçtim. Açıkçası korkmuştum” diye anlatacaktı. Bir yere çakılı kalmak onun karakterine ters. 2. Dünya Savaşı’nı en kötü yaşayan şehirlerden Düren’de doğmuş, açlıkla boğuşmuş, kız kardeşiyle birlikte kendi tabiriyle “çekmece kadar küçük bir oda”da aylar geçirmişti. Bu durum onda klostrofobi yarattı. Üç direğin arasında beklemek bile ona zulüm gibi gelir, sık sık ileri fırlardı. Sait Faik’in bir keresinde kaleme aldığı “Yazmasaydım, çıldırırdım” demesi gibi…

Sevilmeyen Kral

Tam adıyla Harald Anton Schumacher, hayatının ilk döneminde hep kendin ispatlamak, sevdirmeye çalışmakla uğraştı. FC Köln’de 1973 yılında futbola başlamış, daha ilk yıllarında antrenörü Hennes Weissweiler’le sorunlar yaşamıştı. Yine de bu durum takımının formasını 15 yıl boyunca giymesini engellemedi. Burada 422 resmi maçta oynadı, dört kupa kaldırdı. Milli takım kariyeri de Battiston olayının dışında sorunluydu. Görevi efsanevi teknik direktör devralan Jupp Derwall’le de yıldızı bir türlü barışmıyordu. Derwall birkaç kez yaptığı manevralarla ondan kurtulmuştu ama Toni’nin muhteşem formu nedeniyle formayı ona vermek zorunda kalmıştı. Birlikte Euro 1980’ni kazandılar ama bu bile Toni’nin formasını kaptırmamak için büyük acılar çekmesi sonucunda oldu. Hazırlık döneminde sol elinin yüzük parmağını kırmış, bu durumu herkesten gizleyip yaptırdığı özel eldivenlerle sahaya çıkmak zorunda kalmıştı. Sonrasında bu durum ortaya çıkınca Bernd Schuster, Hansi Müller, Karl-Heinz Rummenige gibi genç yeteneklere rağmen yeni kral ilan edildi!

Bizimle Değilsin Toni

Euro 1984 Almanya için hayal kırıklığıyla sonuçlanınca Derwall gitti, Franz Beckenbauer geldi. “Kaiser”in Toni’yi sevmediği biliniyordu; formasını kaybetti. Schumacher sadece teknik direktörüyle değil, taraftarlarla da sorun yaşıyordu. Almanya ile Fransa arasında bir dostluk maçı oynanmış, daha öncesinde bir araya gelip ılımlı mesajlar verdiği Battiston’la bir kez daha karşılaşmış, ikili birbirine çok sıcak davranmıştı ama yine de tribünlerdeki 50 bin kişinin kendisine hakaretler etmesine engel olmamıştı. Ülkesinde de müthiş maçlar çıkartsa da sık sık tehdit mektupları alıyordu. Bu durum artık onu iyice boğmuş olmalı ki bombayı patlattı ve 1987’de “ Anpfiff / Ve Maç Başlıyor” adlı kitabı yazdı. Kitapta milli takım futbolcularının gruplaşmalarından ve hırsları uğruna takımı tehlikeye attıklarından, maçlar öncesi yapılan ve yasal olmayan kimyasal yüklemelerden, Köln’de oynadığı dönemde takım halinde doping içeren maddeler kullandıklarından bahsetmişti. Gazetecilerin görünmeyen yüzünü, röportaj vermesi için aba altından sopa göstermelerini ve futbola yatırım yapan markaların çirkin çekişmelerini de anlatınca her taraftan tepki gördü ve ülkeyi terk etmek zorunda kaldı.

Türkiye’nin İlk Süper Yıldızı

Bu durum Türkiye’deki futbolseverlere yaradı ve Fenerbahçe, bu efsanevi isimle sözleşme yaptı. Üstelik kaptanlık pazubandı da Schumacher’e verildi, sarı-lacivertliler 1988-89 sezonunda 103 gollük rekorlarla bezeli bir şampiyonluk kazanırken ligin de en az gol yiyen takımı oldu. Türkiye’de topu oyuna elle sokma akımını başlattı, kaleciler için yer tutma becerisinin ne kadar önemli olduğunu neredeyse tüm topların kucağına gelmesiyle öğretti, karşı karşıya pozisyonlardaki soğukkanlılığıyla örnek oldu. Sadece performansıyla değil, tarzıyla da göz alıcıydı. Ağzında sakızı, kafasındaki şapkası ve sahada dahi kolunun altından eksik etmediği beyaz renkli çantasıyla Türkiye’de yeni bir sayfa açtı. Çok merak edilen çantanın içindekileri daha sonra yazdığı kitabında şöyle anlattı. “Çantamın içinde yedek eldivenlerim, şapkam, Türkiye’den muskalar ve hayranlarımdan aldığım hediyeler var. Dikilmiş bir bebek, küçük bir domuzcuk… Bunları hem güzel bulduğum hem de galiba biraz batıl inançlı olduğum için yanımda taşıyorum.”

Kültür Şokları

Her ne kadar kendi toplumuyla ve neredeyse tüm Avrupa’ya ters düşse de Türkiye, Toni Schumacher için bile oldukça farklı bir ülke ve kültürdü! Tembelliğe alışmaktan korktuğu için tatil günlerinde dahi günde iki idman yapan Toni, bir keresinde fazla midye dolma yemenin civa zehirlenmesine neden olup günlerce hastanede yattı. 1989-90 sezonunda Müjdat Yetkiner’le maç içinde kavga edip, soyunma odasında gözüne sağlam bir yumruk yemişti! Fenerbahçe’nin Dereağzı Tesisleri’nde musluk suyuna karışan lağımdan mikrop kaparak Hepatit-B olması bu peri masalının sonunu getirdi. İyileşme döneminde evine, Köln’e dönmüştü ama bu sefer de gurbetçiler onu rahat bırakmamış, ziyaretçilerden kurtulmak için bir arkadaşının evine sığınmak zorunda kalmıştı!

Bitmeyen Veda

Schumacher hastalıktan döndü ve kalesine geçti ama artık bıraktığı Fenerbahçe yoktu; hem takım, hem de kendisi için işler iyi gitmeyince futbolu bırakmaya karar verdi. Zor zamanlarında kendisine sıcak bir kucak açan Türkiye halkına bir hediye vermek için jübilesinden elde edeceği gelirle çocuklar için özel bir hastane yaptırmak istediğini söylemiş, bunun için de Şişli Belediye Başkanı Fatma Girik’ten Semra Özal’a kadar herkesi ziyaret edip bilet satmıştı. Önce İnönü Stadı’nda Bernd Schuster’li Atletico Madrid’le ardından da İzmir Atatürk Stadı’nda Bayern Münih’le iki jübile maçı yaptı. Ancak yeterli parayı toplayamadığı gerekçesiyle hastane inşaatına bir türlü başlanamadı. Hatta Schumacher daha sonra Bayern Münih’te kısa bir süre daha futbol oynadı! Sadece sekiz maça çıktığı 1991-92 sezonunda futbolu bir kez daha bıraktı ama yine duramadı ve 1995-96 sezonunda tam 42 yaşında bu sefer bir maçlığına da olsa Borussia Dortmund forması giydi! Kısacası Toni Schumacher bitmek bilmeyen futbol hayatına dünyaları sığdırdı!



bottom of page