top of page

Süper Lig’de “Form Geçici Klas Kalıcı” Dedirten 9 Futbolcu


Başakşehir, uzun süredir istikrarlı gelişimini bu yıl şampiyonlukla taçlandırdı. Elbette Süper Lig’in 6’ıncı şampiyonu olma yolunda birçok etken başrol oynadı ancak özellikle Demba Ba transferi, bu kritik haftalarda büyük fark yarattı. Kariyeriyle tartışılmaz bir oyuncu olan Senegalli forvet, Çin Ligi’nden transfer olduğunda aldığı az süre ve yaşadığı sakatlıklarla büyük takımlar tarafından pek tercih edilmemişti. Başakşehir o riski aldı ve birçok maçı Demba Ba’nın ikinci forvet rolüyle çözdü.


Senegallinin bu “ikinci bahar” tadındaki performansı bize Süper Lig’de “form geçici, klas kalıcı” dedirten diğer isimleri hatırlattı.

Federico Giunti, Milan -> Beşiktaş (2003 - 2004)


Beşiktaş’ın 100. yılında şampiyonluk istiyordu ancak orta sahasında ciddi bir eksiklik vardı. Devre arasına gelindiğinde, Lucescu orta saha ihtiyacını ülkesinden transfer ettiği Maldarashanu’yla kapatmak istiyordu. Ne var ki Rumen oyuncu sakatlığından dolayı sadece üç maça çıkabildi. Yine devre arasında Milan’dan transfer edilen ve neredeyse 1.5 yıldır aktif futboldan uzak kalan Federico Giunti’nin varlığı artık çok daha kritikti. Beşiktaş tarihinin ilk İtalyan oyuncusu, kondisyon sorunu çekmesine rağmen çok erken form tuttu ve Tayfur Havutçu’yla birlikte ideal bir ikili oluşturarak Beşiktaş’a şampiyonluğu getiren isimlerden biri oldu.

Kennet Andersson, Bologna -> Fenerbahçe (2000 - 2002)

Şüphe yok ki tarihin en komple, en estetik pivot santrforlarından biriydi İsveçli yıldız. 33 yaş, bugünün futbolu için çok ileri bir yaş olarak görülmüyor ama 2000’lerin başında durum biraz daha farklıydı. O nedenle Kennet Andersson gibi bir efsaneye bile ilk etapta birazcık burun kıvrılmıştı. Elbette bunda Andersson'un Bologna’daki son sezonunun pek parlak geçmemesi de etkiliydi. Ancak İsveç’i Dünya 3.'sü yaptığı modunu azıcık açması yetti ve Fenerbahçe’nin 2000/01 şampiyonluğuna büyük katkı sağladı. Belki Fenerbahçe’de iki sezon boyunca toplamda 19 gol attı ama asıl olarak Revivo, Rapaiç, Baliç, Serhat gibi oyunculara açtığı alanlarla, verdiği kilit paslarla, uzun topları kafasıyla etkili noktalara indirişleriyle fark yarattı.

Harry Kewell, Leeds United -> Galatasaray (2008 - 2011)


Bu ismi duyunca hemen kulağınızda “Dady Cool” parçası çalınmaya başladı, öyle değil mi? Gerçekten büyük iz bırakan bir oyuncuydu Harry Kewell. Leeds United’ın 2000’ler başında Premier Lig’in zirvesine kafa tuttuğu, Şampiyonlar Ligi’nde iz bıraktığı takımın önemli yeteneklerinden biriydi. Önce Premier Lig’in en iyi genç oyuncusu seçilmiş, sonra da ligin en iyi 11’ine dahil edilmişti. Liverpool günlerinden sonra dizinden çok ağır sakatlıklar yaşadı. Hem sahalardan uzun süre uzak kaldı, hem eski temposundan uzaklaştı, hem de sakatlığın tekrar etme riskini hep cebinde taşıdı. Bu haliyle transfer olduğu Galatasaray’da, kimse"Oz Büyücüsü"lakabını yeniden hatırlatacağını beklemiyordu. Ama Kewell, Süper Lig’de kariyerinin bir sezonda en fazla golünü attı. Daha da önemlisi "kaleye koysan oynar" oyuncu modelinin en iyi örneklerinden biri oldu, stoperde bile “ben burdayım” dedi.

Mircea Sasu, Jübile -> Fenerbahçe (1970,71)


Listemize oldukça enteresan bir isimle devam ediyoruz. Mircea Sasu, Fenerbahçe 31 yaşında Fenerbahçe'ye transfer olan ve ruhsal açıdan bazı sorunlar yaşadığı bilinen Rumen oyuncu, aslında ülkemizde sadece 7 maça çıkmıştı. Ama o kadarıyla bile birçok Fenerbahçeliyi kendisine hayran bırakmayı başardı (hatta Sadri Alışık, Ayıp Ettin Şemsettin filminde Sasu hayranı bir Fenerbahçeliyi canlandırmıştı). Sasu, o kısacık sürede 4 gol attı. Hepsi direkt olarak kornerden ve frikiklerden attığı gollerdi. Onu o günlerden bilenler, biraz deli olduğunu söylerler. Denilene göre kafası estiğinde ülkesine kaçar, hobi olarak hakem dövermiş. Sasu’nun bir akıl hastanesinde vefat ettiği de söylentiler arasında.


Cicinho, Sports Recife -> Sivasspor (2013 - 2016)

Çıkış yaptığı dönemde Brezilyalıların “Roberto Carlos’un sağ ayaklısı” sıfatıyla övdüğü Cicinho, Sivasspor’da bizzat Roberto Carlos’un kendisiyle buluşmuştu. Real Madrid günlerindeki sahaya çıktığı ilk maçlarda da o övgüleri hak eden performans sergilemişti aslında. Ne var ki yaşadığı ağır sakatlıklar yakasını bir türlü bırakmadı. Sonrasında transfer olduğu Roma’da da… Artık kariyeri bitti gözüyle bakılırken, Roberto Carlos’un bir telefonuyla Sivasspor’a geldi. Ve burada özüne döndü. Sağ bekten ileri çıkışlarıyla ligde asist krallıklarını zorladı.

Samuel Eto’o, Sampdoria -> Antalyaspor (2015 – 2018)


Nereye gitse büyük etki yapmış bir oyuncuydu. Barcelona’yı dahi kendisini İbrahimoviç’e karşılık feda edildiği için pişman ettirmişti. Ancak Antalyaspor’a imza attığında yaşı 34’tü, kariyeri düşüşteydi. Birçokları için “emeklilik ikramiyesi” adına bu transfer yapmıştı. Ancak Eto’o, tam anlamıyla “form geçici, klas kalıcı” dedirtti ve Antalyaspor’un tek başına çehresini değiştirdi. Sadece golcülüğüyle değil, liderliğiyle de… Kimi zaman orta sahaya kadar gelip, aldığı toplarla atakları yönlendirir, etrafındaki oyuncuların nereye koşması gerektiğini gösterirdi. Süper Lig büyüklerini o yaşında dahi peşine taktı.

Emmanuel Adebayor, Kulüpsüz -> Başakşehir (2017 - 2019)

Aslında Başakşehir için “efsane forvetleri geri döndürme merkezi” de diyebiliriz. Çünkü Demba Ba’dan önce Adebayor vardı ve o da kulüpsüz bir statüde iken gelip, büyük ivme kazanmıştı. Üstelik çok büyük sakatlıklar yaşayarak geliyordu. Togolu yıldızdan tam olarak hiçbir beklenti yoktu. Kariyerine Arsenal, Real Madrid, Tottenham gibi kulüpleri yazan Adebayor, önce %40’ıyla başladı, o haliyle bile fark yarattı. %70’lere yaklaşınca, ligin en iyi santrforu oldu. Sadece attığı gollerle değil, Kennet Andersson’da bahsettiğimiz özelliklere benzer şekilde, liderliğiyle ve takımının diğer hücum oyuncularına yarattığı fırsatlarla…

Robinho, Atletico MG -> Sivasspor (2018 – 2019)


Eden Hazard’ın “videolarını izleyerek sabahladım” dediği adam… Kariyeri fazlasıyla büyüktü ancak Sivasspor’a transfer olduğunda beklentiler pek de fazla değildi. Daha çıktığı ilk lig maçında 30 metreden atacağı frikik golüyle “ben sanatıma burada devam ediyorum” mesajını verdi. Performansı onu Başakşehir’e taşıdı, orada da şampiyonluk yaşayan takımın bir parçası oldu.


Atiba Hutchinson, Beşiktaş -> Beşiktaş (2018)

Şimdi ise ait olduğu takıma adeta tekrardan transfer olan bir adamdan bahsedeceğiz. Atiba, kazandığı iki şampiyonluktan sonra ilerlemiş yaşı sebebiyle de bir sonraki sezon için A planında yer almıyordu. Bu sebeple kendisinden büyük bir indirim beklendi, uzun süre anlaşma yapılamadı. Kanadalı, artık Beşiktaş’ın bir futbolcusu değildi aslında. Sözleşmesi bitmişti, kampa götürülmemişti. Lig başlamasına çok kısa bir zaman kala kendisiyle yeniden sözleşme imzalandı. O sezonun ilk yarısında pek fazla forma şansı elde edemedi, çünkü hazır değildi. O formaya tekrar hazır olduğunda “yeniden” takımının en önemli parçası oldu. Bugün dahi hala öyle…

bottom of page